BİRİM - Hücresel Sağlıktan Ruhsal Yolculuğa Kitap Kapağı BİRİM - Hücresel Sağlıktan Ruhsal Yolculuğa
Yetişkin
Deniz Şimşek
Hücresel Sağlık & Ruhsal Yolculuk
Nemesis Kitap
15 Ekim 2020
344 Sayfa

Bu aralar "kader motifi" deyimi dolanıyor hayatımda. Çevremde olan olaylar bu kelimeyi vurguluyor, içimde yankılanıyor sanki. Zihnimizin içindeki gündem, her zamanki gibi evren tarafından dış dünyada senaryolaştırılıyor ve önümüze seriliyor.

Şu an hatırlamadığım uzun bir süre önce ( pandemi öncesi) Deniz Şimşek'e instagram canlı yayınlarından birinde denk gelmiştim. 40'lı yaşların içine girip "artık..." lı cümle kurmayan yoktur sanırım. 35'imde anne oldum ve kızımın büyüdüğünü ve bana ihtiyacı olduğu zamanlarda yanında "sağlıklı ve zinde" olabilmek temel motivasyonum. 

Sağlıklı ve zinde olmak zaten mindful bir hayat sürdürme çabasındaysanız her zaman gündeminiz oluyor ama odağınız zihinsel ve ruhsal sağlık oluyor sanki. Çünkü okumalarınız, instagramda takip ettikleriniz hep bu yönde. Halbuki bunun bir adım öncesi var.

Bütünsel Mindfulness eğitim programının içeriğini hazırlarken temel vurgumdu bu ; çocuklarınızın davranışları ve sizin tepkileriniz sadece birer "sonuç." O sonuca gelene kadar bir checklist (kontrol listesi)  olduğunun farkına varmalıyız. Bu liste aslında çok temel sadece kişisel bir kaç motif eklemeniz gerekiyor hemen elinizin altında pratik bir şekilde uygulayabilmek için. 

Birim'e dönersek eğer, ben bu kontrol listemi oluşturmaya çalışırken "evren" önüme getirdi bu sarı kitabı. Aynı zamanda dış dünyamda da kızımın "aşı zamanı" nı bu döneme denk gelecek şekilde ayarladı ki kendi doktorumuzla bir araya gelelim ve doktorumuz da Fonksiyonel Tıp Eğitimi almış olsun - sık görüşmediğimiz o dönemde. Diyorum ya, evren her zaman kusursuz bir şekilde işliyor! 🙂

Önce kızıma (Ekim 2014 doğumlu) detaylı kan tahlili yaptırdık ve ardından bedeninin ihtiyaçlarını tespit ettikten sonra desteklere planlı bir şekilde başladık. Beslenmesindeki bir eksiklik/hata sebebiyle "davranışlarına" yansıyacak olumsuz etkiyi bertaraf ederek onun gerçek anlamda sosyal-duygusal hayatındaki ihtiyaçlarına odaklanabilecektim. 

Düşünün : meditasyon yap yap ama vücudunun tolere edemediği tükettiğin bir gıda ürünü sebebiyle kaygıdan kurtulama! Çocuğun sabah kalkmakta fiziksel olarak zorlandığı için okula gitmek istemediğini ve oradan keyif almadığını düşün! 

Bunun gibi bir çok yanlış anlaşılmanın önüne geçebilecek, hayat kalitenizi arttırabilecek bir bakış açısı sunuyor bu kitap. Yer yer yoğun biyokimyasal detaylara girdiği için herkes için kolay okunabilir bir kitap olmadığını düşünüyorum; bu nedenle zaten iyice içselleştirebilmek için "özet çıkarma" yoluna gittim; ara ara göz atmak için  de kütüphaneme yerleştiriyorum 🙂  Umarım bu özet size de bakış açısı kazandırır; çözemediğiniz, aklınızı kurcalayan senaryolar için bir de bu yönden değerlendirsek mi diyebileceğiniz bir madde olur bu yazı. 

Ben özetlerimi keynote programında hazırlıyorum; bu nedenle ekran görüntüsünü buraya ekleyeceğim. 

Haydi başlayalım o zaman..

***

Kitabın içeriği bu şekilde hazırlanmış :

 

Sağlık adına bildiğiniz kavramların büyük kısmının ilüzyonlardan ve hatalı kodlardan ibaret olduğu gerçeğiyle yüzleşmeye hazır mısınız?

Bu kitap sadece sağlıklı olmayı ve iyileşmeyi değil; kendini, özünü arayanların, ışığını yayacakların rehberi!

Bilimsel zemini sıkı tutarak bedenin, zihnin ve ruhun gerçek potansiyeline ulaşması için neler yapılması gerektiğine dair bir rehberle birliktesiniz şu an.

Bağlantıları kurmaya, bedeninizin gizemini çözmeye başladığınızda şaşkınlığınız ve öğrenme heyecanınız daha da artacak.

Her hastalığın bir mesajı vardır : Hastalık sizin gerçek anlamda iyileşmeniz, bedeninize, kimyanıza, bağırsaklarınıza, hücrelerinize, genlerinize, mitokondrilerinize ve en önemlisi ruhunuza olan “yabancılığınıza” dikkat çekmek için gelmiştir!

Gibi cümlelerle önden bir sarsıyor sizi 🙂 

Sonra Birim'in en olduğunu açıklıyor : 

B : BAĞIRSAKLAR, SİNDİRİM SİSTEMİ

İ : İNFLAMASYON

R : RUHSAL SİSTEM

İ : İNSÜLİN  DİRENCİ/ TİROİT FONKSİYONLARI/HORMONAL DENGE/HPA AKSI

M : MİTOKONDRİ / BİYOKİMYA

***

Kitabın ilk 2 bölümü, diğer bölümlere göre daha kolay okunur ve tüm konulara çerçeve çizecek nitelikte.

BİRİNCİ BÖLÜM : HERŞEYİN BAŞLANGICINA GİDEN YOL

  • Bilincimizin dışında yaşanan, bedene miras kalan, duygularla kaydedilmiş öyküler gibi neredeyse hiç farkında olmadığımız süreçler, tüm karar alma mekanizmalarımızda başrolü oynar.
  • Dilin duygusal ihtiyaçları ifade edemediği bir ortamda, bedenler konuşmaya başlıyor ve verilen antidepresanlar bedenin çığlığını dindiremiyor.
  • Çocukluk dönemine ait benzer duygusal ihtiyaçları olanların, farkında olmadan birbirleriyle eşleşme olasılıkları yüksektir. Burada asıl kodlar, yüzün taşıdığı duygusal ifadelerde, bakışlarda, konuşurken başın boyunla yaptığı açıda, duygusal tepkilerde, yüzün simetrisinde ve davranışlarda gizlidir. O yüzden konuştuklarınız değil, hüzünlendiğiniz, küstüğünüz, öfkelendiğiniz, çocuklaştığınız, boynunuzu büktüğünüz, dudağınızı ısırdığınız, tırnaklarınızı kemirdiğiniz veya coşku duyduğunuz anlar sizinle ilgili daha çok bilgi sunabilir. Birini tanımanın en iyi yolu,  onu dinlemek değil izlemektir.
  • Bu farkındalığın büyük önemi vardır; yaşadığımız olayların zaman zaman gözlemcisi olabilme yetimiz, yaralayıcı acı veren kısır döngülerin gerisindeki “duygusal ihtiyaçlarımızı” fark edip, onları kendi başımıza karşılamamız için bize imkan sağlar ve bu kısır döngülerin tek ilacı budur.
  • EPİGENETİK : Genetiğin suçlayarak kadersel bir gerçekmiş gibi sunulan bir çok hastalıkta, epigenetik hastalıklar çok daha önemlidir. Çevresel faktörleri daha iyi hale getirdiğimizde, genler çok daha sağlıklı çalışabilecek, biyokimyasal reaksiyonlar daha düzenli yürür hale gelebilecektir.
  • Bütün olarak iyileşme : Kök faktörlere odaklanan, merkezinde ruh sağlığının olduğu, önerilen her takviyenin, vitamin-mineralin teorisinin en ince ayrıntısına kadar ortaya konulduğu bedenle uyumlu bir sentez yaklaşımdır.
  • İyileşme tek başına yapılan bir yolculuk değildir. Ben iyileşeceğim, sana dokunacağım, sen ona,o da bir başkasına. Çünkü bizler bir organa, bir dokuya ait birbirine ihtiyacı olan, biribirinden beslenen milyarlarca hücreden biri gibiyiz. Aramızda göremediğimiz bağlar var, göremediğimiz devasa bir sistemi oluşturan bilinçler gibi düşünebilirsiniz.

İKİNCİ BÖLÜM : RUHSAL SİSTEM

  • Uzun bir yaşam değil, konsantre bir yaşam : Dış dünyadan aktarılmış, bir çoğu sahte olan korkularımızdan sıyrılıp iç yolculuğumuza odaklandığımızda ve bedene hücresel düzeyde şefkat gösterebildiğimizde “zaman algınız” da değişecek.
  • “Hastalıklar” bir çok mesajı içinde barındırır. Kendimize nasıl davrandığımız, ne kadar şefkat gösterdiğimiz ve yolculuğumuzun yönü hakkında bizi uyarırlar. “Hastalıklar” bir çırpınış, sesini duyurmak isteyen bir öykü, beni gör diye haykıran üzeri örtülmüş bir duygu olabilir.
  • “Hastalıkları doğru analiz ettiğimizde dönüşüm kaçınılmazdır”. Tanı konmuş bir hastalığınızın bulunmaması “iyi” olduğunuz anlamına gelmez. İyileşme, varoluş yolculuğuna odaklanmış ruhların gözle görünmez bağlar ile birbirine bağlı olduğunu, doğayla, kurtla, kuşla, gezegenimizle, güneş sistemimizle, galaksimizle hatta evrenle bir bütün olduğunu idrak etmekle başlar. Bedenimizi oluşturan trilyonlarca hücre, tıpkı bizler gibi canlı bir varlıktır. Kendine ait organları, özellikleri, haberleşme sistemleri, dili, ihtiyaçları, beklentileri vardır.
  • Bedene yerleşmiş “ben” sandığınız minyatür bir evren var. Kendinizi tanımak ve anlamak istiyorsunuz.  Peki öykünüze, hücrelerinize ve gökyüzüne başka bir pencereden bakma cesaretiniz var mı?

SEVGİ İYİLEŞTİRİR

Bedeninizi tanımak, ne yer ne içer bilmek, neyin rahatsız ettiğini, neyin iyi geldiğini fark etmek, neyi eksikse yerini koymak ve neleri fazlaysa uzaklaştırma konusunda destek olmak; ancak gerçek bir sevgi, özveri, şefkatle gerçekleştirilecek eylemlerdir.

Sevgi iyileştirir kavramında bahsi geçen sevgi budur.

Şunu asla unutmamalı, insan öyküsüyle, bedeniyle, duygularıyla yeteri kadar haşır nesir değilse, kendine yabancı bir varlıktır.

  • Erken çocukluk dönemi bizim sırlar kapımızdır. Bu kapıdan içeri adım attığınızda, neler olduğu ile yüzleşmek için yardım aldığınızda ve bugüne olan yansımalarını anlamaya başladığınızda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmelisiniz.                                           

Yaşamın ilk yıllarında, anne babamız tarafından aynalanan her duygu, kendimize dair tasarımların ve gelecekte alacağımız tüm kararların, yol haritamızı oluşturan kodların, şemaların, döngülerin temelini oluşturur.

  • Dünyadaki her şey duygular etrafında döner. Yaşamda sahnelenen bir çok olayın gerisinde halı atına süpürülmüş  veya fark edilmemiş duygularımız yatar. Bir kelime, ses tonu, durum, koku, tat, rüya, gıda, yüz, bakış, mimik  en derinlerdeki duyguları tetikleyebilir.
  • Yetim bırakılan her duygu, kendini ortaya koyabileceği bir öyküyü, gerekirse farklı figüranlarla, farklı zamanlarda tekrar tekrar sahnelemek için fırsat kollar.
  • Bu pencereden bakıldığında bugün yaşananlar asla tesadüf değildir. Bugünü anlamanın yolu, geçmişi, yarını görebilmenin yolu ise bugünü iyi analiz etmekten geçer!

GERÇEK STRES - SAHTE STRES

Gerçek stres diri tutar, savaşmayı, kaçmayı ve hayatta kalmayı sağlar. Konfor alanı dışına çıkarken yeni deneyimlere, yeni yollara yeni işlere yelken açarken stres sizinledir. Hayatınızda stresi en düşük seviyede tutmak için çaba harcarsanız, keşfetmeyi unutursunuz. Sürekli plan yapmak, konfora aşırı yönelmek, tüm riskleri hesap etme ve kontrol çabası, gerçek stresten sahte strese geçişin kilit noktasıdır.

Korkmaktan korkmak, korkuyu hissederken deneyimleyeceğimizi öngördüğümüz durumlardan kaçınmaya çalışmak, süreğen ve sahte bir stres etkisi yaratır.

Günümüzün en büyük sorunu sahte streslerdir. Sahte stresleri fark ettiğimizde kökeninde yatan öyküleri ve duyguları anlamaya çalışmak, bizi “gerçek strese” yaklaştırır.

PSİKİYATR & SEROTONİN MESELESİ

  • Depresyonda, kaygı, takıntı bozukluklarında en çok kullanılan ilaçlar SERATONİN geri alım engelleyicileri (SSRI) olarak adlandırılan ilaçlardır. Bu ilaçlar iki sinir hücresi arasındaki seratonin taşıyıcılarını engeller yani depresyonun varsa buna serotonin eksikliği yol açmıştır kanısı hakimdir.
  • Serotonin sinirsel habercilerden biridir. Yeterli düzeyde varlığı ve etkileşim kurduğu reseptör tipi çok önemlidir.
  • Serotonin azlığı ya da çokluğu değil, serotonin reseptörlerle ilişkisi de büyük önem taşır.
  • Serotonin iyi hissetmenin haberci molekülü olmasının yanısıra, beden ısısı, enerji balansı, uyku-uyanıklık döngüsü, kemik yapım-yıkım dengesi, bağırsak hareketleri, trombosit ( pıhtılaşma fonksiyonlarında görevli kan hücresi) fonksiyonları gibi bir çok hayati fonksiyonda görev alır.
  • Serotonin yetersizliği ile ilişkilendirilen depresyon, anksiyete, takıntı bozukluklarında serotonin bir neden değil, sonuçtur. Serotonine yönelik her türlü tedavi kökendeki sorunları çözmeyecektir.
  • Triptofan Amino Asidi ( Hindi eti, muz, kabak çekirdeği) aldığımızda, bağırsaklarımızda SEROTONİN sentezlenir.
  • Bazı çalışmalarda, bağırsak beyin arasında uzanan “vagus siniri” aracılığı ile bağırsak beyine serotonin taşınabileceği iddiası bulunmakta.
  • Kesin olan ise, bağırsaklarda dönüşüme uğramaktan kurtulmuş triptofan, dolaşıma geçtikten sonra kan beyin bariyerini aşar ve beyne geçer. Beyinde eğer işler yolunda ise, inflamasyon, oksidatif hasar yoksa ve yeterli vitamin-mineral varsa, serotonin sentezi yapılabilir.
  • Triptofan aa’nin sadece %3’ü serotonine dönüşür.

VİTAMİN VE MİNERAL TAKVİYELERİ

  • Depresyonun hücresel düzeydeki ana nedeni İNFLAMASYONDUR.
  • İnflamasyon varlığında serotonin üretimi azalır, serotonin kaynaklarından başka moleküller oluşmaya başlar.
  • Bağırsaklarımızdaki mikroplar vagus siniri aracılığıyla beynimizle iletişim halindedir.
  • İnflasmasyon yanında insülin direnci, kan şekeri oynamaları, tiroit fonksiyonları ve oksidatif hasarlar psikiyatrik hastalıklarda büyük rol oynar.
  • Depresyon ve anksiyete hastalarının neredeyse tamamında çok ciddi düzeyde D vitamini ve magnezyum eksikliği, büyük kısmında ise çinko, demir, B12, B6, folat ve iyot düzeylerinde yetersizlikler saptanmış. Ölçülüp eksiklerin giderilmesi ilk desteklerden biridir.

SİNİRSEL HABERCİLER

  • İnsanlar konuşarak anlaştıkları için “gerçek” iletişim kurmaları neredeyse mümkün değildir. Sözler zihinde bir resme dönüşür ve o resim üzerinde sizde daha önceden kayıtlı olan bir duygu, düşünce veya davranış harekete geçer. Her bireyin zihinsel kayıtları, öyküleri ve tetiklenecek duyguları birbirinden farklıdır.
  • Bu anlamda dil öncesi dönemlerden itibaren beynimizde oluşan habercilerin dilini öğrenmek çok işimize yarayacaktır. Hücreler arası haberleşmeyi anlamak, gerçekliğe yaklaşmak için önemli bir fırsattır.

ÖNEMLİ

Her iyileşme yolculuğunun merkezinde kişinin kendisiyle kurduğu ilişkinin yargılayıcı nitelikten şefkate dönüşmesi önemli yer tutar.

Kendisine gerçek anlamda şefkatli olan bir kişi, hücresine de şefkatlidir. Yediği ve içtiği şeylerin hücresiyle olan ilişkisini öğrenir. Kimyasını oksitosin ile besleyerek ruhunu ve fonksiyonel gerçek gıdalarla mitokondrisini doyurur, böylece gerçek olmayan açlık ataklarını daha az yaşar.

Katı beslenme kuralları, aşırı takıntılı beslenme uğraşıları ve bunu dillendiren yargılayıcı, despot söylemlere maruziyet KORTİZOL seviyenizi arttırır ve siz dünyanın en güzel gıdalarını bile sindiremez hale gelirsiniz. Çünkü kortizol varsa savaş ya da kaç devresi aktiftir ve beden sindirimle ilgilenmez.

EN ETKİLİ İLACIMIZ : GÜVENLİ BAĞLAR VE OKSİTOSİNLE KURULMUŞ SİNİRSEL YOLLAR İNŞA ETMEKTİR.

BÜTÜNCÜL YAKLAŞIMIN 3 AYAĞI

1. Bütüncül bakışa sahip, bağ kurabilme yetisi olan bir hekimin, bazal kan tetkikleri desteği ve aldığı öykünün ışığında hastanın, kimyası, hormonal sistemi, inflamasyonu, kan şekeri dengesi, bağırsakları ve metilasyon döngüsü hakkında bilgi edinmesi

2. Beslenme programını yürütecek bütüncül bir beslenme uzmanı

3. Psikoterapist : Kendine, öyküsüne yakınlaşmak için eğitimler, hatta hasta takibi yaparken bir üst gözlemciden geri bildirim almış kişilerden biri olmalı.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KUTSAL ÜÇLÜ : BESLENME & SİNDİRİM SİSTEMİ & BAĞIRSAKLAR

  • Evrimsel olarak hayatta kalmamız için bedenimizin geliştirdiği fizyolojik uyarı mekanizmalarından biri olan AÇLIK hissinin, gerçek anlamda bu duruma hizmet edip etmediğinin sorgulanması gerekmektedir.
  • Aç olan beden mi yoksa ruh mu?
  • Fark edilemeyen her dürtü, bireyi kendiliğinden işleyen bir tekrarlayıcı davranışın esiri yapar. Dürtünün ilacı sorular sormaktır, sorgulamak ve cevap aramaktır. Dolayısıyla açlık hissinin gerisindeki mekanizmaları sorgulamak önemli.
  • BEDEN : Her biri kendi alanında organize olmuş kusursuz bir haberleşme ağının kullanıldığı, binlerce mitokondri ve trilyonlarca hücreyi taşıyan, bu oluşumla iletişim, işbirliği içinde olan ve trilyonlarca mikrop topluluğunu barındıran bir sistemdir .Varoluş itibariyle içinde bulunduğumuz bu ekosistemin işleyişini, inceliklerini, kullandığı dili, verdiği mesajları doğru analiz etmek zorundayız.
  • Hücrelerimizin mesajlarını telaşla baskılamak, susturmak yerine işleyişini kavrayıp, iletişim dilini yorumlamayı öğrenmek, verdiği mesajları doğru algılamak, ihtiyaçlarını doğru tespit edip karşılayabilmek “gerçeğe” ulaşma yolculuğunda sağlam adımlar olacaktır.
  • Bedenin sahibiyim” anlayışından öte, onun içindeki milyonlarca mucizevi bağlantı silsilesinin gözlemcisi konumunda olmak, bir bakıma bu sistemin bir konakçısı, misafiri veya üyesi gibi bir kabulde olmak gibidir. Anahtar nokta, bedeni ve kendini yargısız bir gözlem yoluyla değerlendirmektir.

BESLENMEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN AYRINTILAR

  • Açlık hissinin gerçek bir uyaran olup olmadığının gözden geçirilmesi
  • Öğün sırasında “parasempatik sistemde” olmak
  • Öğün esnasında oturur pozisyonda, sessiz sakin, loş bir ortamda yediklerinize duyulan şükran hissiyle, sevdiklerinizle göz göze temas kurarak yediğiniz yiyecekler sizi tam anlamıyla besleme potansiyeline sahiptir.
  • Gıdaları iyi çiğnemek, mide asidi

EN ETKİLİ İLACIMIZ :

GÜVENLİ BAĞLAR VE OKSİTOSİNLE KURULMUŞ SİNİRSEL YOLLAR İNŞA ETMEKTİR.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM : INFLAMASYON

  • Bedendeki virüs, parazit, bakteri gibi hastalık oluşturma potansiyeli olan, beklenmedik misafirlerin bertaraf edilmesi ya da herhangi bir nedenle ortaya çıkmış doku hasarının sınırlanmasını sağlayarak iyileşmeye yardımcı olan bir bağışıklık yanıtıdır.
  • Akut yani kısa vadede beden için çok önemli olan bu yanıtın uzun süreli hale gelmesi, görünür belirtilerin de ötesinde kalıcı kronik hastalıklara yol açabiliyor :     Düşük yoğunluklu sessiz inflamasyon! ( Beden için devamlı bir tehdit algısının olması )
  • İnflamasyonu besleyen ana faktörler
      • Beslenme & Bağırsaklar
      • İnsülin Direnci
      • Ruhsal Durum
      • Uyku Düzeni
      • Düzenli Fiziksel Aktivite

İNFLAMASYONA ETKİ EDEN TAKVİYELER

Bu destekler henüz inflamasyon sürecinin ilk aşamalarına etki ederek, ileride gerçekleşmesi olası bir çok kronik hastalığın ya da aktif hastalıkların beslendiği yolaklara olumlu katkı sağlarlar.

      • Omega 3   ( Omega 6 ile dengesi, DHA ve EPA konusu)
      • Kurkumin   ( Zerdeçal)
      • Alfa Lipoik Asit ( Antioksidan)
      • N-Asetil Sistein  ( Glutatyon Oluşumunu destekler)
      • D Vitamini (Tartışmasız çok güçlü bir vitamin)

ALFA LİPOİK ASİT

Bedenimizde tüm hücre içlerinde bulunan bir antioksidandır. Hem yağda hem suda çözünen ( C ve E vitamini gibi) antioksidanların okside olduktan sonra tekrar kullanılabilir hale gelmesini sağlayan çok önemli bir moleküldür. Mitokondrilerin enerji üretimi sonrası oluşan küllerin temizlenmesinde rol oynar.

Kaynakları : Nasıl yetiştiği bilinen brokoli filizi, ıspanak, pancar ve özgür hayvanlardan elde edilen kırmızı et, ciğer

N-ASETİL SİSTEİN

Vücudun ana oksidini olan “glutatyon”un ana kaynaklarından biridir.

Önemli : Çocuklarda rahatlıkla kullanılan ağrı kesicilerden “parasetamol” glutatyon seviyesini düşürerek savunma sistemimizi ciddi olumsuz etkiliyor.

D VİTAMİNİ

Eksikliği derhal giderilmesi gereken, inflamasyon ve otoiümün hastalıklar konusunda etkinliği ispatlanmış çok güçlü bir vitamindir.

Beşinci Bölümde detaylı incelencek!

BEŞİNCİ BÖLÜM :

İNSÜLİN DİRENCİ, METABOLİZMA, MİTOKONDRİ, TİROİT FONKSİYONLARI, HORMONAL DENGE

  • Metabolizma : Enerji üretiminde kullanılan vücuttaki tüm kimyasal reaksiyonları ifade eder.
  • Bu enerji hücrelerin büyümesi, bölünmesi, önemli bilgilerin sentezlenmesi, kasların kasılması, biriken toksik maddelerin, toksinlerin uzaklaştırılması, sindirim enzimi üretilmesi gibi bir çok önemli reaksiyonda kullanılır.
  • Enerji üretiminde meydana gelecek bir problem, sistemin bütünü etkileme potansiyeli taşır.
  • Enerji üretiminde 3 ana molekül ( Tam kapasite çalışması için Vitamin, Mineral, Su gerekli)
      • Karbonhidrat
      • Lipit
      • Protein
  • Mitokondri : Hücrenin güneşidir. Kendine ait çift katllı bir zar yapısına ve hatta kendi DNA’sina sahip bir mikro organdır. İçinde bölünme, sentez, enzimatik reaksiyonlar gibi süreçleri yürütebilme potansiyeline sahiptir.

ÖSTROJENİN ÖNEMİ

Kadınlık Hormonları Dengesi

  • Hipotalamus ve hipofiz bezi vasıtasıyla yumurtalık hücrelerinde “östrojen” ve “progesteron” salgılanır. Östrojen Progesteron dengesi, her kadın bedeni için önemli bir konudur.
  • Östrojen; kadının dişi olduğunu hissetmesinde, cinsel istek, vajinal ıslanma fonksiyonlarında başrol oynar. Kemik erimesinin engellenmesi, kalp damar sağlığı, beden kolesterol dengesi gibi hayati fonksiyonlarında da görev alır.
  • Menopozla birlikte östrojen düşmeye başladığında en çok etkilenen organlardan biri : BEYİN Hafıza merkezi olan hipokampüste, plan yapma, problem çözme, karar verme gibi görevleri olan PFK bölgesinde östrojen reseptörleri fazladır.
  • Progesteron bir çok mekanizma ile östrojenin yaratabileceği olası riskleri geri çevirme özelliğine sahiptir.
  • 35 yaşından sonra menopoza kadar kadın yumurtalık hücreleri fonksiyonları zayıfladıkça, progesteron düzeyi östrojene göre daha fazla düşüş gösterir.
  • "Östrojen baskınlığı” oldukça yaygın bir durum. Klinik durumlar göz önünde bulundurulmalı. (Syf.226)
  • Buğday için kullanılan tarım ilaçlarından biri östrojeni taklit eden toksik bir madde ve ekmek bir çok kişide DNA hasarı yapmış olabilir.

Östrojen Baskınlığı

  • İçtiğimiz suyla, aldığımız havayla, yediğimiz içecekle ve derimize temas eden her türlü maddeyle doğrudan bir çok zehre maruz kalıyoruz. Bütünsel iyileşme yolculuğunda, toksik maddelerden uzaklaşılarak, kaynağı ve içeriği güvenli ürünlere ulaşmak için çaba harcamak büyük önem taşıyor.
  • Östrojen yükünü arttıran bir diğer önemli faktör yağ dokusu : insülin direnci, bel çevresi genişliği, karaciğer yağlanması gibi klinik durumlar. Bu durum düzeltilmeden hem östrojen üretimi artışı hem de atılım güçlüğü gibi sorunlarla karşı karşıya kalırız.
  • NELER YAPILMALI?
    • Hormonal denge için : İnsülin direnci, metabolik sendrom, bağırsak mikrobiyata dengesizliği, inflamasyon, metilasyon sorunları, ruhsal sistem gibi kök faktörlere odaklanalım
    • Tiroit fonksiyonları ( sadece bir iki tetkikle değil, gerçekten sağlıklı çalışıyor mu?)
    • Antiinflamatuar Diyet Planı  ( Omega 3, Zeytinyağı, Zerdeçal, Zencefil, Yeşil Yapraklı Sebzeler) Kaynağı bilinmeyen et/süt ürünleri hormonal dengeyi bozar.
    • Diyette yüksek lif ( kuruyemiş, kurubaklagiller, muz, yulaf, karahindiba, keten tohumu) hem östrojen hem de toksik madde atılımı sağlar.
    • Brokoli, Brokoli Filizi, Karnabahar, Soğan, Sarımsak, Kırmızı Pancar, Lahana : Sülfür içeren gıda tüketimi düzenli olmalı
    • Metilasyonun desteklenmesi ve eksik mineral/vitaminlerin yerine konması
    • Klinik duruma göre N-asetil sistemin, Alfa-R Lipoik Asit, İyot, Melatonin, Glutatyon, Selenyum, Omega3, Kurkumin, Deve Dikeni, Resveratol Destekleri
    • Alkolün kısıtlanması

Progesteronun Önemi ve Menopoz

  • Herşeyden önce  : Bütüncül Yaklaşıma sahip kadın doğum hekimi.
  • Menopozal sürecin ortaya çıkaracağı olası problemlere ve hormonal destek ihtiyacına dikkat etmek gerekiyor. ( syf. 234)
  • Öykünüzü, ek hastalıklarınızı, kullandığınız ilaçları, bağırsaklarınızı, karaciğerinizi, ruhunuzun ihtiyaçlarını, östrojen, progesteron düzeylerinizi, rahim duvarı kalınlığınızı öğrenme çabasında olan bütüncül yaklaşıma sahip kadın doğum hekiminiz kontrolünde; ciltten, vajinal yolla uygulanacak östrojen ve ağızdan, vajinal ya da krem olarak önerebilecek doğal progesteron destekleri son derece işlevsel olabilir.

ALTINCI BÖLÜM : METİLASYON VE DÖNÜŞÜM

Hangi Konu Başlıkları Var

1. B12 Vitamini

2. Homosistein yüksekliği / düşüklüğü

3. Folik Asit

4. Fosfatidilkolin Sentezi

5. Histamin ve İntoleransı

6. Östrojen Detoksifikasyonu

7. Glutatyon ve Melatonin

8. METİLASYON ile ilişkili VİTAMİN ve MİNERALLER

MELATONİN- önemli

Beyin, retina (göz), kardiyovasküler sistem, karaciğer safra kesesi, bağırsaklar, böbrekler, bağışıklık hücreleri, yağ hücreleri, prostat ve meme epitel hücreleri, yumurtalık granüloza hücreleri, rahim kas hücreleri ve ciltte melatonin reseptörleri bulunmaktadır. Kısaca melatoninin bedende etkili olmadığı yer yoktur!

Melatonini desteklemenin en iyi yolu :

Yatağa gitme konusunda geç kalmamak, düzenli bir uykunun sağlanması, sağlıklı işleyen bir sindirim sistemi ve metilasyon dengesidir.

Diyerek özetime burada son veriyorum. 

Son bölümde Örnek Vakalar var, hastaların sağlıklarına kavuşma hikayeleri. Otizm teşhisli çocuktan, hastalığını geçmeyeceğini kabullenip bununla yaşamaya çalışan insanlara kadar sizi motive eden hikayeler var. 

Bu hazırladığım kitap özeti aslında daha çok kendim için; yazarak daha iyi anladığım ve içselleştirebildiğim için. Size faydası da belki içeriğe bakıp, kitabı satın almaya karar vermek olabilir. Ya da özet içindeki bazı cümleler algıda seçicilik olarak size parlar ve bu konunun üzerine gitmek isteyebilirsiniz. Her şekilde "bilgi"  paylaşınca değerli, eğer bu satırları okuyorsanız, bilin ki bu da evrenin bir oyunu 🙂 Tesadüf diye bir şey yok, bir kan tahlili mi yaptırsanız ne yapsanız? 🙂 

Sevgilerimle..

15.10.2020 

 

Bu yazıyı sevdiklerinizle paylaşmak ister misiniz?