Yetişkin
Araştırma
Kolektif Kitap
23 Nisan 2020
321 Sayfa
21.yy'ın en çok ses getiren düşünürlerinden Yuval Noah Harari ilk kitabı Sapiens'te insanın nasıl önemsiz bir hayvandan dünyanın efendisine dönüştüğünü, ikinci kitabı Homo Deus'ta çarpıcı öngörüleriyle insanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu ele almıştı.
21.yy için 21 Ders'te ise yüzyılımızın eşi benzeri görülmemiş teknolojik ve ekonomik kırılmalarıyla ve yaşanan aralıksız değişimlerle başa çıkabilmek için elzem soruları tartışmaya açıyor.
Benim bu kitapla tanışmam eşimin Sapiens'in okumasıyla ve yazarından bahsetmesi sayesinde oldu. Sonrasında instagramda Ali Koç'un ( Fide Okulları Kurucusu) bir paylaşımında gördüm.2019 yazı uzun bayram tatili dönüşü İzmir'den aracımızla dönerken storytel'de dinlemeye başladım. Eşimle başladık daha doğrusu. Yol boyunca hepsini bitiremedik elbette, eve döndüğümüzde ilk fırsat bulduğumda dinlediğim yerleri tekrar okuyarak altını çizerek tekrar okudum. ( Okuduğum kitapları çizmesem olmaz, el yazımı illaki satırlara bulaştırmak istiyorum:)
Burada tüm kitabın özeti değil de, daha çok bu websitesinin ilgi alanı çerçevesinde belirli kısımlarını bulacaksınız. Bu özet ilginizi çekerse zaten kendi kitabınızı alıp sindire sindire okumanızı tavsiye ediyorum. Nihai amacım zaten bu vizyonu verebilmek.
***
Öncelikle şu soruyla başlayalım :
Çocuklarımızı nasıl bir gelecek bekliyor ve şimdiki zamandan bambaşka koşullarda yaşayacakları için hangi becerilere sahip olmaları gerek?
Mindfulness bu becerilerin içinde nasıl ön plana çıkıyor :
İşte Harrari'nin satırları :
🔑İnsanların bedenleri var. Teknoloji bu son yüzyılda bizi bedenlerimizden uzaklaştırmaya başladı. Aldığımız kokuları ve tatları dikkate alma yetimizi yitirir olduk. Bunlar yerine akıllı telefonlarımıza ve bilgisayarlarımıza gömülmüş durumdayız. Siber alemde neler olup bittiği, oturduğumuz sokakta ne olup bittiğinden daha çok ilgimizi çekiyor.Artık İsviçre'deki kuzenimle çok daha rahat konuşabiliyorum ama kahvaltı ederken eşimle sohbet etmem zorlaştı çünkü kafasını telefondan kaldırıp bana baktığı yok.
🔑Zuckerberg Facebook'un başkalarıyla "deneyimlerimizi paylaşabilmemiz için araçlar geliştirmeyi" sürdüreceğini söylüyor. Ama belki de insanların asıl ihtiyaç duyduğu KENDİ DENEYİMLERİ İLE İLİŞKİ kurmaktır. "Deneyimleri paylaşma" adına insanlar başlarından geçenleri başkalarının nasıl algılayacağı üzerinden değerlendirmeye teşvik ediliyor. Heyecan verici bir şey yaşandığında Facebook kullanıcılarının içinden hemen telefonlarını çıkarıp bunu fotoğraflamak ve paylaşıp beğenilmesini beklemek geliyor. Bu süreçte KENDİLERİNİN NE HİSSETTİKLERİNİ zar zor algılayabiliyorlar. Esasen ne hissettikleri, aldıkları çevrimiçi tepkilere giderek daha çok bağlı hale geliyor. .
🔑Bedenlerinden, duyularından ve fiziksel çevrelerinden uzaklaşan insanların yabancılaşma ve kafa karışıklığı yaşaması muhtemel. Alimler bu tür hisleri genellikle dini ve milli bağların zayıflamasına bağlar ama BEDENLE İLİŞKİNİN KAYBI muhtemelen daha büyük bir etken. İnsanlar milyonlarca yıl din ve milliyet olmadan yaşadılar; muhtemelen 21.yy'da da bunlarsız mutlu mesut yaşayabilirler. Fakat bedenleriyle bağlantısı kopmuş bir şekilde mutlu mesut yaşayamazlar. Kendi bedeniniz içinde rahat hissetmezseniz dünya üzerinde de rahat hissedemezsiniz.
Bu satırları instagram sayfamda paylaştım. Kitabı referans vererek mindfulness eğitimine olan inançlarını pekiştirmek amacıyla..
Şimdi yukarıda bahsettiğim çerçevede kitap özeti aşağıda ..
Haydi başlayalım🤗
Giriş
- Yerli yersiz bilgi yağmuruna tutulan dünyada net olmak güç demektir. Teoride herkes insanlığın geleceği hakkında fikir yürütebilir ama net bir görüyü muhafaza etmek son derece zordur. İnsanlığın geleceğine dair süregiden tartışmanın ya da konuya dair asli soruların neler olduğunun farkında bile değiliz çoğunlukla.
- İlk kitabım Sapiens insanın önemsiz bir maymundan nasıl dünyanın efendisine dönüştüğünü mercek altına almıştı.
- İkinci kitabım Homo Deus hayatın uzun vadeli geleceğini sorgulayarak insanların tanrı mertebesine yükselme olasılığını ve zekayla bilincin nihai kaderinin ne olabileceğini göz önüne sermişti.
- Bu kitaptaysa 21.yy için 21 Ders günümüze yakından bakmak istiyorum. Odağımı güncel meselelere ve insan toplumunun yakın geleceğine çeviriyorum. Şimdi ne oluyor? Şimdi karşımızdaki en büyük zorluklar ve seçimler neler? Nelere dikkat etmeliyiz? Çocuklarımıza neler öğretmeliyiz?
- Bu kitapta gündemim küresel. Dünya genelinde toplumları şekillendiren ve gezegenimizin tamamının geleceğini etkileme olasılığı taşıyan önemli etmenleri ele alıyorum.
- Kitabın küresel bir perspektifi olsa da bireysel düzlemi göz ardı etmek istemiyorum. Aksine çağımızın büyük devrimleriyle bireylerin iç dünyası arasındaki bağlantıları vurgulamak istiyorum.
- Nereye doğru gidiyoruz? Bu soru bilhassa vahim çünkü tam da bilişim teknolojileriyle biyoteknolojinin yarattığı ikili devrim, bizi türümüzün şimdiye dek karşı karşıya kalmadığı büyüklükte zorluklarla yüzleştirirken liberalizm itibar kaybediyor.
- Biyoteknoloji ve bilgi teknolojilerinin kaynaşması kısa bir süre sonra milyarlarca insanı iş dünyasının dışına itebilir ve özgürlükle eşitliği sarsabilir. Büyük veri algoritmaları yüzünden iktidar tümüyle bir avuç seçkinin eline geçerek çoğunluğun sadece istismar edilebilir değil, çok daha kötüsü “gereksiz”konumuna düşmesine sebep olacak dijital diktatörlükler ortaya çıkabilir.
- Kitapta yeni teknolojilerin yarattığı tüm etkileri ele almaya çalışmıyorum. Teknoloji pek çok muhteşem gelişmeye gebe olsa da benim buradaki amacım bilhassa tehdit ve tehlikelere dikkat çekmek. Teknolojik devrimi yöneten şirketler ve girişimciler, doğal olarak, yaratılarına methiyeler düzüp durduklarından, ikaz etmek ve tehlike sinyallerini vermek ve bir şeylerin binbir türlü yolla feci şekilde ters gidebileceğini ortaya koymak benim gibi tarihçilere, sosyologlara ve filozoflara kalıyor.
- Kitabın bölümleri :
- Teknolojik Zorluk ( Uyanış - İş - Özgürlük - Eşitlik )
- Siyasi Zorluk ( Topluluk - Medeniyet - Milliyetçilik - Din - Göç )
- Umut ve Umutsuzluk ( Terörizm - Savaş - Alçakgönüllülük - Tanrı - Laiklik)
- Hakikat ( Cehalet - Adalet - Hakikat Sonrası - Bilimkurgu )
- Direnç ( Eğitim - Anlam - Meditasyon )
- Kitabın beşinci ve son kısmında, farklı izlekleri bir araya getirip eski anlatıların çöküp yerine yenilerinin gelmediği bu şaşkınlık çağında yaşamı daha genel bir şekilde değerlendiriyorum:
- Biz kimiz? Hayatımızı ne yaparak geçirmeliyiz? Ne tür becerilere ihtiyacımız var? Bilim, Tanrı, Siyaset ve Din hakkında bilip bilmediğimiz her şeyi göz önüne alacak olursak, günümüzde hayatın anlamı hakkında ne söyleyebiliriz?
I. Kısım
Teknolojik zorluk : Uyanış - İş - Özgürlük - Eşitlik
İŞ : Büyüdüğünüzde işsiz kalabilirsiniz
- 2050’de iş piyasasının neye benzeyeceği konusunda hiç bir fikrimiz yok. Makine öğrenmesi ve robot teknolojisinin yoğurt yapımından yoga eğitmenliğine hemen her iş alanını etkileyeceği yaygın bir kanı. Sadece değişimin doğası ve ne zaman gerçekleşeceği hususlarında karşıt görüşler var. Kimilerine göre 10-20 sene gibi kısa bir sürede milyarlarca insan ekonomik düzenin sürdürülmesi için “işlevsiz” hale gelecek. Kimileri de uzun vadede bile otomasyonun yeni iş kolları yaratmaya devam edeceği ve herkes için refah sağlayacağı görüşünde.
- İnsanlar fiziksel ve zihinsel olmak üzere iki tür beceriye sahipler. Geçmişte makinalar çoğunlukla doğrudan fiziksel beceriler alanında insanlarla yarışıyor, insanlar makinalara karşı muazzam zihinsel avantajlarını koruyorlardı. Buna istinaden tarım ve sanayi de elle yürütülen işler otomasyona geçince, işleyişi sağlamak için ortaya yeni çalışma alanları çıktı ve bunlar sadece insanların zihinsel becerilerini gerektiriyordu : Öğrenme, Analiz Etme, İletişim Kurma, İnsan Duygularını anlama.
- Fakat yapay zeka artık bu becerilerin, insan duygularını anlamak dahil, pek çoğunda gitgide insanları aşacak bir seviyeye geliyor.
- Geçtiğimiz yıllarda yapılan sinir bilim ve davranışsal ekonomi gibi alanlardaki araştırmalar, biliminsanlarının “insanların işletim sistemine” erişim sağlamasına ve özellikle de nasıl tercih yaptıklarını daha iyi kavramalarına imkan tanıdı.
- Ne yiyeceğimizden tutun da kiminle çiftleşeceğimize kadar verdiğimiz türlü kararın, gizemli bir özgür iradeye değil, olasılıkları bir salisede hesaplayan milyarlarca nörona bağlı olduğu ortaya çıktı.
- Yere göğe sığdırılamayan “insani sezgiler” esasen “örüntü tanıma yetisidir” : İyi şöförlerin, bankacıların ve avukatların trafik, yatırım ve müzakere konularında sihirli sezgileri yok, yaptıkları şey tekrar eden örüntüleri idrak ederek dikkatsiz yayaların, uygunsuz kredi talebinde bulunanların ve yalancı hırsızların farkına varıp bunlardan uzak durmaya çalışmak. Ayrıca insan beyninin, biyokimyasal algoritmalarının hiç de mükemmel olmadığı ortaya çıktı. Bunlar şehrin keşmekeşine değil, Afrika savanasına adapte olmuş, kestirmelere ve kısa yollara başvuran köhne devreler. İyi şöförlerin, bankacıların ve avukatların da kimi zaman hata yapmasına şaşmamak gerek.
- Bu demek oluyor ki yapay zeka, “sezgi gerektirdiği” varsayılan işlerde bile insanlara üstün gelebilir. Bilhassa başka insanlar hakkında sezgi gerektiren işlerde daha iyi performans gösterebilir.
5. Kısım
Direnç : Eğitim - Anlam - Meditasyon
Eğitim : Kendimizi ve çocuklarımızı böyle emsalsiz dönüşümlerin ve esaslı belirsizliklerin hüküm sürdüğü bir dünyaya nasıl hazırlayabiliriz?
- İnsanlık eşi benzeri görülmemiş devrimlerin şafağında.
- Bugün doğmuş bir çocuk, 2050’de 30küsur yaşında olacak. Herşey yolunda giderse bu bebek 2100 yılında hala hayatta olacak. Hatta belki 22.yy’ın etkin yurttaşlarından biri bile olabilir.
- Maalesef kimse bırakın 2100’ü, 2050’de dünya neye benzeyecek bilmediğinden bu soruların cevabını da bilmiyoruz. Özellikle de artık teknoloji BEDEN, BEYİN, ZİHİN MÜHENDİSLİĞİ’ni mümkün kıldığı için.
- İnsanlar geçimlerini sağlamak için ne yapacak bilmiyoruz, ordular ya da bürokrasiler nasıl işleyecek, cinsiyet ilişkileri neye benzeyecek bilmiyoruz. Büyük olasılıkla bazı insanlar bugün yaşadığından çok daha uzun yaşayacak. Biyomühendislik ve beyinle bilgisayar ara yüzleri arasında kurulacak doğrudan bağlantılarla insan bedeni de eşsiz bir devrim geçirebilir.
- Bu yüzden; çocukların bugün öğrendikleri 2050’de hiç bir işlerine yaramayabilir!
- Günümüzde çoğu okul bilgi yüklemeye odaklanıyor. Eskiden bunun bir anlamı vardı, çünkü bilgi azdı ve yavaş yavaş sızan mevcut bilgilerin önü sık sık sansürle kesiliyordu.
- Oysa, 21.yy’da inanılmaz miktarda bilgiye maruz bırakılıyoruz ve sansürcüler bile bunları durdurmaya çalışmıyor. Onun yerine yanlış bilgi yayıp lüzumsuz şeylerle dikkatimizi dağıtmaya çalışıyorlar.
- Birbiriyle çelişen haberler ve dikkat dağıtıcı ıvır zıvıra boğulmak korkutucu ölçüde kolay. O kadar çok çelişkili bilgi var ki, neye inanacağımızı bilmek zor. Bir tık uzakta sayısız başka şeyler olduğunu düşününce tek bir şeye ODAKLANMAK zorlaşıyor.
- Böyle bir dünyada, bir öğretmenin öğrencilerine vermek gereken son şey daha fazla bilgi!
- Bunun yerine insanların : Bilgiyi anlamlandırabilme, neyin önemli neyin önemsiz olduğunu ayırt edebilme, ve her şeyden önce pek çok bilgi parçasını dünyaya ilişkin bir resme dönüştürebilme yeteneğine gereksinimi var.
- Çoğu okul bilginin yanı sıra öğrencilere diferansiyel denklem çözmek,C++ diliyle bilgisayar kodu yazmak, bir test tüpündeki kimyasalları tespit etmek ya da Çince konuşmak gibi bir dizi önceden belirlenmiş yetenek kazandırmaya yoğunlaşıyor.
- Çocuklara C++ ya da Çince öğretmek için bir sürü çaba harcayıp, 2050’ye gelindiğinde yapay zekanın insanlardan çok daha iyi kod yazabildiğini ve yeni Google Çeviri uygulaması sayesinde sadece “Ni hao” demeyi bilseniz de neredeyse kusursuz bir şekilde mandarin, kantonca ya da hakka dillerinde sohbet edebileceğimizi keşfedebiliriz.
- 2050’nin dünyasına ayak uydurabilmek için sadece yeni fikirler ve ürünler icat etmek yeterli gelmeyecek; önce kendinizi tekrar tekrar yeniden inşa etmeniz gerekecek.
- Çok eski dönemlerden beri hayat birbirini tamamlayan iki parçaya ayrılıyordu; öğrenme evresini takiben çalışma evresi geliyordu. Hayatınızın ilk döneminde bilgi biriktiriyor, beceriler geliştiriyor, dünya görüşü ediniyor ve sabit bir kimlik inşa ediyordunuz. Hayatınızın ikinci evresinde dünyada yolunuzu bulmak, geçiminizi sağlamak ve topluma katkı sağlamak için edindiğiniz becerilere güveniyordunuz.
- 21.yy’ın ortasına gelindiğinde, ivme kazanan değişim ve buna ek olarak ortalama yaşam süresinin uzaması sonucu bu geleneksel model hükmünü yitirecek. “Ben kimim” sorusu her zamankinden daha ivedi ve karmaşık bir soruya dönüşecek.
- Sırf ekonomik açıdan değil, en önemlisi toplumsal açıdan işlevinizi koruyabilmek için durmadan öğrenme ve kendinizi baştan inşa etme yeteceğine ihtiyacınız var; hele ki elli gibi genç bir yaşta!
- İnsanlar birey olarak da bir bütün olarak da süper zekalı makineler, biyomühendislik ürünü bedenler, duygularınızı son derece isabetli bir şekilde yönlendirebilen algoritmalar, insanların sebep olduğu ani iklim felaketleri ve on yılda bir meslek değiştirmek zorunda kalmak gibi daha önce kimsenin karşılaşmadığı şeylerle başa çıkmak zorunda kalacak.
- Daha önce hiç karşılaşılmamış bir durumla yüzleşince yapılacak en doğru şey nedir?
- İnanılmaz miktarlarda bilgi yağmuruna tutuluyorsanız ve bunları sindirip analiz etmenizin hiç bir yolu yoksa nasıl davranmalısınız? Yoğun belirsizlik halinin bir arıza değil de bir özellik olduğu bir dünyada nasıl yaşanır?
- Böyle bir dünyada hayatta kalıp başarı sağlamak için : zihninizi son derece esnek, duygusal dengenizi son derece ihtiyatlı kullanmaya ihtiyacınız var. Durmadan hakim olduğunuz şeyleri geride bırakmak ve bilinmezliği benimsemek durumunda kalacaksınız.
- Ne yazık ki çocuklara bilinmezi kucaklamayı ve akli dengelerini korumayı öğretmek, bir fizik denklemi ya da 1.dünya savaşının nedenlerini öğretmekten çok daha zor. İnsan dirençli olmayı bir kitap okuyup ya da bir ders dinleyip öğrenemez. Genellikle öğretmenlerin kendileri de 21.yy gerektirdiği zihinsel esneklikten yoksun çünkü onlar da eski eğitim sisteminin ürünü.
- Eski eğitim sisteminin ürünü olan yetişkinlere bel bağlamayacaksak, teknolojiye mi bel bağlayacağız? Teknolojinin pek çok faydası görülebilir ama hayatınızda çok yer kaplarsa, onun gündemine esir düşebilirsiniz. Teknoloji kötü bir şey değil, hayattan beklentiniz belliyse, teknolojinin o şeyi elde etmenize yardımı dokunur.Ama hayattan ne beklediğinizi bilmiyorsanız, teknolojinin amaçlarınızı şekillendirmesi ve hayatınızın kontrolünü ele geçirmesi çok kolaydır.
- Özellikle de teknoloji insanları daha iyi ANLADIKÇA, o size hizmet edeceğine siz ona hizmet eder hale gelirsiniz hızla. Suratları akıllı telefona yapışmış şekilde sokaklarda dolaşan zombileri gördünüz mü? Sizce onlar mı teknolojiyi kontrol ediyor, yoksa teknoloji mi onları?
- Peki o zaman kendinize mi güveneceksiniz? Biyoteknoloji ve makina öğrenmesi geliştikçe insanların en derin duygu ve arzularını yönlendirmek kolaylaşacak ve sadece yüreğinin sesini dinlemek her zamankinden daha tehlikeli bir hal alacak.
- Böyle göz korkutucu bir işin altından kalkabilmek için:
İşletim sisteminizi daha iyi tanımak adına büyük çaba sarf etmeniz gerekir. Ne olduğunuzu ve hayattan beklentinizi bilmek için!
- Elbette bilindik en eski nasihatlerden biridir : Kendini Bil.
- Filozoflar ve peygamberler binlerce yıl boyunca insanları kendilerini tanımaya teşvik etmişler. Ama bu tavsiye 21.yy’da daha önce hiç olmadığı kadar ivedi çünkü Lao Tzu ya da Sokrates zamanlarının aksine şimdi karşınızda ciddi bir rakip var.
- Coca Cola, Amazon, Baidu ve hükümet sizi ele geçirmek için uğraşıyor. Akıllı telefonunuzu, bilgisayarınızı, banka hesabınızı değil, SİZİ VE ORGANİK İŞLETİM SİSTEMİNİZİ ELE GEÇİRME yarışındalar. Bilgisayarların değil, insanların HACKLENDİĞİ bir çağda yaşıyoruz.
- Algoritmalar şu anda sizi İZLİYOR. Nereye gittiğinizi, ne aldığınızı, kiminle buluştuğunuzu izliyorlar.Yakında attığınız her adımı, aldığınız her nefesle kalbinizin her atışını takip edecekler. Ve bu algoritmalar sizi sizden daha iyi bilir hale gelince, sizi kontrol edip yönlendirebilecekler ve bu konuda yapabileceğiniz pek bir şey bulunmayacak. Sonuçta basit bir ampirik mesele bu : bu algoritmalar içinizde neler döndüğünü sizden daha iyi bilirse otorite onlara geçer.
- Kendi varoluşunuzun ve hayatın geleceğinin kontrolünü bir nebze de olsa elinizde tutmak istiyorsanız, algoritmalardan daha hızlı KENDİNİZİ TANIMALISINIZ.
BEN KİMİM?
BU HAYATTA NE YAPMALIYIM?
HAYATIN ANLAMI NE?